Orta Çağ Felsefesi ve Avrupa’daki Etkisi şöyledir: Orta Çağ felsefesi, 5. ile 15. yüzyıllar arasındaki Avrupa felsefesini kapsar. Bu dönem, Batı felsefesinin tarihi açısından önemli bir geçiş sürecidir. Ortaçağ’da, Grek rasyonalizmi, Roma hukuku ve İbrani dini ruhu, Hristiyanlık felsefesi ve teolojisi aracılığıyla bütünleşerek Batı medeniyetinin temelini oluşturdu.
- yüzyılda, Batı Roma İmparatorluğu’nun çöküşüyle Avrupa feodal topluma geçiş yaptı. Bu süreçte, Hristiyanlık, feodal toplumun hakim ideolojisi haline geldi. Felsefe ve bilim, Hristiyan teolojisinin hizmetine girdi ve temel sorunlar tanrı-insan, cennet-dünya, inanç-akıl ilişkileri üzerine yoğunlaştı.
Erken dönemde, Augustinus gibi Kilise Babaları’nın felsefesi öne çıktı. Bu dönemde felsefe, Neoplatonizm ve Stoacılık gibi Grek felsefesi akımlarından etkilendi. Augustinus, felsefeyi teolojiyle bütünleştirerek Hristiyan doktrininin temellerini attı. Ona göre maddi dünya geçici, ruhani dünya ise ebedidir. Tanrı, sonsuz ve değişmez bir varlık olarak düşünüldü ve insan ruhunun tanrıyla birleşmesi gerçeği kavraması gerektiği vurgulandı.
- yüzyıldan itibaren, Batı felsefesinde çeşitli düşünce akımları ortaya çıktı. Bu dönemde, Augustinus’un felsefesi hâlâ etkiliydi, ancak Aristoteles felsefesi giderek daha fazla kabul gördü. Bu dönemdeki önemli isimler arasında Albertus Magnus ve Thomas Aquinas bulunuyordu. Aquinas, Aristoteles’in fikirlerini Hristiyan teolojisiyle bütünleştirerek, inanç ve aklın ayrı alanlar olduğunu savundu.
- yüzyıl başlarında, şehirlerde sanayi ve ticaretin gelişmesiyle, Roma Katolik Kilisesi’nin etkisi azaldı. Bu dönemde, skolastik düşüncenin yerini insan merkezli yaklaşımlar aldı. Bu dönemdeki önemli isimler arasında John Duns Scotus ve William of Ockham bulunmaktadır. Ockham, bilginin temelini gerçeklere dayandırarak, dini inançların akılla sorgulanamayacağını savundu. Bu düşünce akımları, Rönesans döneminin insan merkezli yaklaşımlarına zemin hazırlamış oldu.